ADALET
BAKANI BOZDAĞ: KURULUMUZ VE ADALET BAKANLIĞI HAKİM VE SAVCILARIMIZIN HER DAİM
YANINDADIR
Adalet Bakanı Hemşehrimiz Bozdağ: “Kurulumuz
ve Adalet Bakanlığı, hakim ve savcılarımızın her daim yanındadır” dedi.
Adalet Bakanlığı Resmi Web Sitesinden yapılan
yazılı açıklamaya göre Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İBB Başkanı Ekrem
İmamoğlu'nun devam eden yargı süreçleri ile ilgili olarak hakim ve savcıları
tehdit eden açıklamalarına sert tepki gösterdi. Bozdağ “Sayın İmamoğlu yaptığı
açıklamalarla alenen yargı görevi yapan hakim ve savcılarımızın tehdit ediyor.
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ediyor. Kendi lehine istediği kararlar
çıkmazsa gök kubbeyi yıkacağını ifade ediyor. Yani bu üslup, bu dil bizim
kanunlarımıza göre hukukumuza göre kabul edilemezdir.” dedi.
Bozdağ, TBMM'de AK Parti Grup Toplantısı
öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bozdağ, İmamoğlu'nun hakim ve
savcılara yönelik sözlerini tepki göstererek “Hem adil yargılamayı etkilemeye
teşebbüs, hem yargı görevini yapanları etkilemeye teşebbüs, hem de yargı
görevini yapanları tehdit etmek suçtur. Şimdi tehdit ediyor. Ve onlara karşı
her türlü saygısız dili kullanıp, sonra hukuk işlediğinde de şikayet etmek
doğru bir şey değil. Yani hiç kimse yargı görevini yapan hakim ve savcılarımızı
tehdit edemez. İmamoğlu da başka birileri de tehdit edemez. Tehdit eden
karşısında her zaman hukuku bulur. Bu kabul edilemez bir durum.” diye konuştu.
İLKEL ZİHNİYETİ
TEMSİL EDİYORLAR
Adalet Bakanı Bozdağ, “Hakim ve savcılarımız
görevlerini Anayasa, kanun ve hukuka bağlı vicdani kanaat ve dosyadaki delil
durumuna göre karar vermektedir. Vazifelerini hukuka uygun yapan insanları,
hukuk dışılıkla suçlamak en basitinden onlara karşı çok büyük bir haksızlıktır.
Buradan çok net söylüyorum hakim, savcı, yargı görevi yapan insanları kendi
aleyhine çıkan sonuçlar nedeniyle tehdit edenler ve tehdit dilini kullananlar,
hukuku da, hukuk devletini de içselleştirememiş ilkel bir zihniyeti temsil
ediyor. İlkel zihniyetten Türkiye çok çekti. Bundan sonra ilkel zihniyete yeni
bir şey vermeyecektir” dedi.
İmamoğlu
davasının hakiminin değiştirilmesine yönelik iddiaların sorulmasına üzerine
Bozdağ, İmamoğlu'nun avukatlarının değiştirilen hakim hakkında reddi hakim
talebinde bulunduğunu hatırlatarak, “Şimdi bu hakimle ilgili iddialarda
bulunuyorlar. O zaman Hakim Savcılar Kurulu görevinin başında. İtirazı olan
şikayet dilekçesini verir. Hakimler Savcılar Kurulu bunu değerlendirir. Ama hukukun
işlemesine, hukukun kendi yolunda işlemesine hiç kimse müdahale edemez,
etmemelidir de. Herkes hukuka uygun davranmalı.” diye konuştu.
HAKİMLERE SOPA
GÖSTERİYOR
Bozdağ'ın
açıklamaları şöyle:
Şimdiden İstinaf'tan lehine karar çıkmazsa
İstinaf'ın, Yargıtay'dan lehine karar çıkmazsa Yargıtay'ın başına gök kubbeyi
yıkacağını söylüyor. Böylesi bir hukuk devleti anlayışı olur mu? Mevcut hakim,
hakimi karar veren hakimi ve davanın savcısı hakkında yapmadıkları hakaret,
yapmadıkları saygısızlık kalmadı. Şimdi de İstinaf'a da dosya gitmeden
İstinaf'ı tehdit ediyor, dosya gittiği takdirde Yargıtay'ı tehdit ediyor ve
oradaki yüksek hakimlere de sopa gösteriyor. İstanbul'un Büyükşehir Belediye
Başkanı'na yakışıyor mu bu davranış? Doğru mu bunlar? Hukuk devletine uygun mu?
Yani bu kabul edilebilir bir şey mi? Yüksek hakimler, savcılar hakkında
söylediği bir söz nedeniyle açılan bir dava var. Şikayet üzerine açılmış ve
mahkeme burada hakaret suçunu sabit görerek, bir ceza vermiş bununla ilgili
usul belli. İstinaf'a gidecek, Yargıtay'a gidecek bu süreçler işleyecek. Kimse
bu süreçlerin işlemesine engel mi? Değil, süreç işliyor.
KENDİ HADDİNİ
BİLMİYOR DEMEKTİR
Siz benim aleyhime karar verirseniz 'şöyle
olur, böyle olur' anlamına gelecek laflar söylüyor, bunlar kabul edilemez
şeylerdir. Buradan bir kez daha söylüyorum, hiç kimse, hiçbir makam, hiçbir
merci, hiçbir mevki veya burada bulunanlar yargı yetkisini kullanan hakime,
savcıya, İstinaf başkan ve üyelerine, Yargıtay başkan ve üyelerine emir ve
talimat veremez. Onları tehdit edemez ve onlara had bildirmeye kalkamaz. Bunu
yapan kendi haddini bilmiyor demektir. Ekrem İmamoğlu'nu öncelikle bu kendi
hakkı, hukuku, haddi konusunda sınırlarını iyi bilmeye davet etmek lazım. Şimdi
kimseyi tanımıyor, hukuku tanımıyor, mahkemeyi tanımıyor, İstinafı tanımıyor,
Yargıtayı tanımıyor. Yani böyle bir şey olabilir mi? Onun için de kendisini
önce saygılı bir dil kullanmaya, ona buna hakaret eden bir dille konuşmak
yerine saygılı bir üslupla hareket etmeye davet ediyorum. Temiz bir dil onu da
güçlendirir ama maalesef herkesi ne yapıyor lekelemek için uğraşıyor.
KENDİ KAYBETTİĞİ
İRTİFAYI KAZANMAYA ÇALIŞIYOR
Yani kendi siyaseten kaybettiği irtifayı,
yargıyla kavga ederek, Adalet Bakanı ile kavga ederek veyahut da İçişleri
Bakanıyla kavga ederek hükümeti suçlayarak, siyaseti suçlayarak kendi
kaybettiği irtifayı kazanmaya çalışıyor. Benim ona çağrım, siz İçişleri
Bakanıyla, Adalet Bakanıyla, Türkiye'nin yönetimiyle uğraşacağınıza İstanbul'un
sorunlarıyla uğraşın. Sizi yükseltecek, enerjinizi İstanbulluların dışındaki
insanlara harcamanız değil, enerjinizi İstanbul'a harcamanız. Yani bir de
hizmetleriyle konuşurken duyalım bunu. Bir de yaptıklarıyla konuşurken duyalım.
Bugüne kadar 3 yılı doldurdu. Yaptıklarıyla pek duymadık ama hep polemikleri
ile hakaretleri ile Ordu Valisine söyledikleriyle, YSK'ya söyledikleriyle,
Bakanlara söyledikleriyle, Sayın Cumhurbaşkanımıza haddini aşarak
söyledikleriyle, yargıya yaptığı tehditlerle gündemde. Ya bir de Allah için
İstanbul'a yaptıklarınızla gündemde olun. Bir de İstanbullular için
yaptıklarınız eserleri açarken gündemde olun. İstanbullular kendine hizmet
edeni yüceltir ama kendi sırtlarından yükselmek isteyene omuz vermezler. Benim
ona çağrım, İstanbullulara yaptıklarıyla övünsün. İstanbullulara hizmet için
enerjisini harcasın. İstanbul'da oturup bir dünyayla kavga ederek vakit
kaybetmek İstanbullu 'ya da zaman kaybettirmektir. İstanbullu'nun hakkına,
hukukuna riayet etmemektir. İstanbullu'nun hakkını, hukukunu korusun,
enerjisini oraya harcasın. Günahsız insanları suçlamasın. Pek çok insanın
günahını alıyorlar.
YARGIYLA KAVGA
EDECEĞİNE, İSTANBUL'UN SORUNLARIYLA KAVGA ETSİN
Adalet Bakanı olarak benim de pek çok insanın
da günahına giriyorlar. Biz hangi yalanı yalanlayalım. Her gün binlerce iftira
atıyorlar. Her gün bir sürü yalan söylüyorlar. Bizim işimiz gücümüz müfterileri
yalanlamakla, yalancılara yalancısınız demekle mi geçecek. Biz o zaman işimizi
yapamayız. Biz işimize bakıyoruz. Müfteriler işini yapacak, yalancılar işini
yapacak biz de kendi işimizi yapacağız. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da
kendi işini yapmaya, işiyle, meşgul olmaya, İstanbullulara hizmet etmeye davet
ediyorum. Yargıyla kavga edeceğine, İstanbul'un sorunlarıyla kavga etsin.
KARARLAR, ANAYASA,
HUKUK VE KANUNLARA UYGUN OLUŞUNA GÖRE DEĞERLENDİRİLİR
Birinci Dairenin yetkisinde olan bir konu.
Ben Adalet Bakanı'yım hakim değilim, savcı değilim. Yargıtay Başkanı, üyesi
değilim, İstinaf başkanı, üyesi değilim yani benden yargı kararı kimse
beklemesin. Böyle şey mi olur? Yani bir yandan bağırıyorlar 'Adalet Bakanı bu
işe niye müdahale etmiyor?' Sonra diyelim biz bir vaziyet alsak 'Adalet
Bakanı'nın işi mi bunlara müdahale etmek'. Ya bir karar verin Adalet Bakanlığı
görülen bir davaya müdahale edersen hukuk devletine uygun davranır yoksa
görülen davaya müdahale etmez müdahale edilmesine de izin vermezseniz hukuk
devletine daha uygun davranır. Şimdi bunlar 2 laf var, ikisi de kendi
söylüyorlar. Diyelim, biz hafif böyle bir herhangi bir davayla ilgili konuşsak
kanaatimiz ortaya koysak hep beraber diyecekler ki Adalet Bakanı yargıyı
etkiliyor, yargıya müdahale ediyor. Ben şimdi İmamoğlu kararı hakkında bugüne
kadar pek bir açıklama yapmadım. Şimdi benim de bir kanaatim var. Ama ben
konuşsam bu sefer İmamoğlu veya ekibi oradan bağıracak 'Adalet Bakanlını bak
yargıyı etkilemeye teşebbüs ediyor' diyecekler. Onun için biz görülen bir dava
hakkında yargı görevi yapanları etkilememek, yargılamanın adil bir şekilde
yapılmasını sağlamak, yargılamanın adil şekilde yapılmasını engellememek son derece
önemli. Usul işliyor, hukuk işliyor şu anda Türkiye'de işleyen bir hukuk var,
işleyen bir usul var. Herkes kararı lehine olursa Ankara'da hakim var aleyhine
olursa sarayın hakimleri gibi büyük bir iftiranın içerisine girerse o zaman
Türkiye'de hukuk devletine ilişkin çok ciddi tartışmalara yol açılacak.
Kararlar lehimize, aleyhimize oluşuna göre değil, Anayasa ve hukuka kanunlara
uygun oluşuna göre değerlendirilir.
YARGI KARARLARI
SİYASET TERAZİSİNDE TARTILAMAZ
Bunun değerlendirmesini mahkeme yapar mahkeme
yapar, istinaf yapar, temyiz edilir temyiz yapar temyizin kararı kesindir. Usul
budur buna göre gider. Ama şimdi maalesef Türkiye'de siyasi terazide yargı
kararları tartılıyor. Siyaset terazisini koyuyorlar kendi tarafındaysa o ne
güzel hakim çok iyi. Kendi aleyhinde ise hakim çok kötü. Yargı kararları
siyaset terazisinde tartılamaz. Yargıçlar siyaset terazisinde tartılamaz.
Savcılar siyaset terazisini tartılamaz. Yargı görevi yapanlar da siyaset
terazisinde tartılamaz. Bunların verdikleri kararı da siyasetçi tartamaz veya
herhangi bir kişi de tartamaz. Bunu istinaf değerlendirecek, tartacak, sonra da
Yargıtay yolu açık olanda da Yargıtay değerlendirecek, tartacaktır. Herkesin
siyasi taraftarlığa göre hakim ve savcılarımıza, mahkeme kararlarına bakma gibi
bir alışkanlığı edinmemeye davet ediyorum. Böyle bir alışkanlık hukuk
devletiyle de yargının bağımsızlığıyla, tarafsızlığına da bağdaşmaz. Şunu da
herkesin bilmesi lazım, hakim ve savcılarımıza tehdit yöneltenler onların
sahipsiz olduğunu asla düşünmemelidir. Kurulumuz ve Adalet Bakanlığı kürsüde
görev yapan istinafta Yargıtayda görev yapan hakim ve savcılarımızın her daim
yanındadır. Devletimiz onların yanındadır. Anayasamız ve yasalarımız onların
yanındadır. Kendini ve haddini bilmezlere karşı onları koruyacak pek çok
mekanizma vardır. Gök kubbeyi kim başına yıkacak yargının önümüzdeki günlerde
göreceğiz. Nasıl yıkacaksa da merak ediyorum bir nasıl olacaktı sonunda
herhalde gösterecektir nasıl yapacağını. Ama benim söylediğim şey şu, çok net
hukuka uymaya hukuka uygun davranmaya, hukuk devletine, sadakatle hareket
etmeye herkes davet ediyorum.